-
1 ortadan söylemek
говори́ть, не обраща́ясь к ли́чности ( в присутствии окружающих) -
2 orta
середи́на (ж) среди́нный* * *1.1) врз. середи́наkışın ortası — середи́на зимы́
meydanın ortası — центр пло́щади
o sokağın ortasında yalnız kalmış — она́ оста́лась одна́ посреди́ у́лицы
2) э́то ме́сто ( известное говорящим)ortada bir söz dönüyor — [вокру́г] хо́дят упо́рные слу́хи
ortada bu kadar iş varken... — когда́ [здесь] сто́лько дел...
ortada dolaşmak — верте́ться здесь
ortalarda görünmez olmuşlar — они́ нигде́ не появля́ются
ortada kimse yok — [здесь] никого́ нет
Ahmet birkaç günleri ortada yok — на́шего Ахме́да вот уже́ не́сколько дней нигде́ не ви́дно
3) физ. среда́, сфе́ра4) мат. пропо́рция5) спорт. сре́дний весbüyük orta — пе́рвый сре́дний вес
6) разг. сре́дняя шко́ла2.ortayı bile bitiremedi — он да́же сре́днюю шко́лу не смог зако́нчить
1) врз. сре́днийorta boy — а) сре́дний рост; б) сре́дний по разме́ру
orta boylu — сре́днего ро́ста
orta büyüklükte — сре́дней величины́
orta kuşak — уме́ренный по́яс
orta menzilli roket — раке́та сре́днего ра́диуса
orta mesafe — сре́днее расстоя́ние
orta parmak — сре́дний па́лец
orta yaşlı adam — мужчи́на сре́дних лет
2) разг. посре́дственныйorta almak — получи́ть посре́дственную отме́тку
••- ortaya atılmak
- ortaya atmak
- ortaya bir balgam atmak
- ortasını bulmak
- ortaya çıkarmak
- ortaya çıkmak
- ortaya dökmek
- ortaya düşmek
- ortada fol yok
- yumurta yok
- orta işi
- orta işine bakmak
- ortadan kaldırmak
- ortadan kalkmak
- ortada kalmak
- ortada kalmamak
- ortadan kaybolmak
- ortaya koymak
- ortanın sağı
- ortadan söylemek
См. также в других словарях:
ortadan söylemek — herkesin içinde, belli bir kimseyi amaçlamadan konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kovmak — i, ar 1) Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi. M. Ş. Esendal 2) Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak 3) İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak 4) Varlığına … Çağatay Osmanlı Sözlük